29 Nisan 2015 Çarşamba

ERKEK OLSAYDIM...


Kadınlarla ilgili bir yazı yazmam bekleniyor aslında şu anda benden ama ben galiba erkeklerle ilgili bir yazı yazmak üzereyim…

Kadın olmakla ilgili bir sıkıntım yok çok şükür. Neticede 38 senedir kadınım ve şimdiye kadar bir zararını görmedim bu durumun. Aksine sayısız avantajını yaşadım.

Güzeldir kadın olmak…

Şimdi uzun uzun kadınlığın güzelliklerini ve avantajlarını yazabilirim ama ne zaman yanımda “Kadın” dense; batasıca empati huyum devreye giriyor ve aklıma “Erkek” geliyor.

“Erkek olsaydım ne olurdu, nasıl olurdu” diye düşünmeden edemiyorum.

Evet, ben şu anda “Erkek olsaydım” konulu bir yazı yazmak üzereyim…

Başlayalım:

Erkek olsaydım; klitorisin yerini 45 yaşıma kadar öğrenemeyip, öğrendiğimin ertesi gününden itibaren kendimi Kazanova sanmaya başlayabilirdim.

Ama ben bir kadınım ve ortalama bir zekâya sahip her kadın gibi penisin ya da testislerin yerini en geç 12- 13 yaşımda öğrendim ve bu bilgi bana kendimi “Ultra seksi, dayanılmaz, aşırı cazibeli bir kadın” gibi hissettirmedi hiç.

Yazık bana!

Erkek olsaydım; kadınların da ölçü birimi diye bir kavramdan haberlerinin olduğunu bilmezdim. Niyeyse akılları ermeye başladığı andan itibaren ölçtükleri penisleri eğer küçükse, bunu kadınların da ilk bakışta anlayabildiklerini hesaba katamazdım. Ve bu hesapsızlık bana gereksiz bir özgüven verirdi.

Oysaki bir kadın olduğum için küçük penisine rağmen gereksiz özgüvene sahip bir erkeğin “Dayanılmaz” olduğu yönündeki tavırlarına maruz kalıyorum.

Kıyamam bana!

Erkek olsaydım; seviştiğim her kadının benimle evlenmek için ölüp, bittiğini ya da benimle ciddi bir ilişki yaşamak istediğini sanırdım. Seviştikten sonra hızla uzaklaşırdım yıkıcı cazibemle kadını kendime daha çok bağlamayayım diye.

Ben zavallı bir kadın olarak; sevişmekten ve beraber vakit geçirmekten başka bir şey beklemediğim adamların, benim onlarla 7/24 vakit geçirmek istediğimi sanmaları gibi bir talihsizliğe sahibim.

Ölem ben!

Erkek olsaydım; bir kadını yatağa atmak için 1 sene uğraşıp, bir kere yattıktan sonra da fellik fellik kaçardım. Çünkü “İki kere sevişirsek, bu bir ilişkiye dönüşür” diye korkardım. “Ne de olsa her kadın bir ilişki ister” şeklinde akıl dolu bir düşüncem olurdu.

Ama annem beni dişi cinsinden doğurduğu için ben “Lan acaba bu herif geri zekâlı mı? Bir sene uğraştıktan sonra sadece bir kere sevişti. Ben olsam beni iki kere daha götürürdüm” şeklinde bir düşünceye kapılıyorum ve mantıklı hareketler bekliyorum.

Zavallı ben!

Erkek olsaydım; ön sevişmeyi kadının kulağını yalamaktan ibaret zannederdim.

Ben ise kadın olmanın bana verdiği yetkiye dayanarak ön sevişmelerde daha fazla alanla ilgilenmek durumundayım.

Ağır işçi ben!

Erkek olsaydım; bir gece önce, benim evimde seviştiğim kadının mümkünse ben uyanmadan ya da en geç ben uyandıktan 15 dakika sonra evi tahliye etmesini beklerdim. Zira biraz uzun kalırsa aramızda bir ilişki başlar filan diye paniklerdim.

Ama maalesef ben bir kadınım ve evi tahliye etmeden önce ağırdan almamın bir sebebi var. Evi çok hızlı terk edersem, yatakta ne kadar kötü olduğunu düşündüğümü belli etmekten ve onu rencide etmekten korkuyorum.

Korkak ben!

Erkek olsaydım; seviştiğim bir kadınla rakı da içebileceğimi bilemezdim. Hem sevişilip, hem rakı içilen kadının kendini “Sevgili” ilan edeceğini sanırdım.

Ben sıradan bir kadın olarak; sevişmekten hoşlandığım adamın aynı zamanda bir beyne de sahip olduğunu anlayabiliyorum ve onun da diğer arkadaşlarım kadar konuşulabilme yetisine sahip olduğunu algılayabiliyorum. “Neden adama sadece ‘Eskort’  muamelesi yapayım ki” diyorum ve onunla rakının da dibine vurmak istiyorum.

Acınası ben!

Erkek olsaydım; kolay bir şekilde seviştiğim kadının, “Fahişe” olduğunu ve onun her şeyi yapabileceğini düşünürdüm.

Kadın olduğum için kadınların bir erkekten hoşlandıkları zaman taktik filan yapmadan, doğal bir şekilde beraber olduklarını, bunu fahişe oldukları için değil de adamı beğendikleri için yaptıklarını ve fakat bunun, o kadınların “Her şeyi” yaşayabilecekleri anlamına gelmediğini biliyorum.

Bilmiş ben!

Erkek olsaydım; çok fazla kadınla beraber olduğum için kendimi “Çapkın” sanırdım.

Lakin ben bir kadınım ve çok fazla kadınla beraber olan ve kolay yatağa atlayan erkeklerin “Çapkın” olduklarını düşünmüyorum. Sadece biraz şey olduklarını düşünüyorum… Şey… Sümdük? Evet, sümdük olduklarını düşünüyorum.

Kötü ben!

Erkek olsaydım; 15 dakika önce biten ve gözümü kırpmadan izlediğim maçın özetlerini izlerdim, sonra aynı maç hakkındaki çeşitli pozisyonların tartışıldığı çeşitli programları izlerdim, sonra arkadaşlarımla o pozisyonları tartışırdım. İçimde, o pozisyon hakkında çok konuşursam, pozisyonun neticesi benim istediğim yönde değişecekmiş gibi iyi niyetli bir düşünce olurdu.

Bildiğiniz gibi ben bir kadınım ve biten maçın “Davası olmayacağını” biliyorum ve önümüzdeki maçlara bakıyorum…

Basit ben!

Erkek olsaydım; kadınların sadece göğüsleri, bacakları, kalçaları, vajinaları var zannederdim ve hayat çok kolay olurdu.

Kadın olduğum için “Baktığın yerde sadece göğüslerim yok canım! Bir de kalbim aynı yerde!” diyorum ve ben de karşımdaki adamı sadece bir penis olarak görmüyorum.

Vizyonuma tüküreyim!

Evet, kadın olmanın bir zararını hiç görmedim ama erkeklik de fena değilmiş…

Hatta erkek olmak çok daha güzelmiş gerçekten.

Herkes onlarla evlenmek istiyor. Onlar süper güçlü. Hepsi yatakta şahaneler. Hepsininki “En büyük”. Herkes onlara âşık. “Merhaba” dedikleri tüm kadınlar onlara hasta. İlişki yaşamamak için yaşayabilecekleri güzel anlardan kaçacak kadar özverililer. Hepsi çok akıllı. Hepsi çok popüler. Hiçbiri yaşlanmayacak. Özgürlük sadece onların tekelinde.

Neymiş de, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ymüş…

Kalsın annem, 8 Mart!

Tüm 8 Martlar erkeklerin olsun; siz bana bir erkeğin özgüvenini verin ve dünyayı yerinden oynatayım ben…

Öperim hepinizi…

Hiç yorum yok: