Kadınlarla ilgili bir yazı yazmam bekleniyor aslında şu anda
benden ama ben galiba erkeklerle ilgili bir yazı yazmak üzereyim…
Kadın olmakla ilgili bir sıkıntım yok çok şükür. Neticede 38
senedir kadınım ve şimdiye kadar bir zararını görmedim bu durumun. Aksine
sayısız avantajını yaşadım.
Güzeldir kadın olmak…
Şimdi uzun uzun kadınlığın güzelliklerini ve avantajlarını
yazabilirim ama ne zaman yanımda “Kadın” dense; batasıca empati huyum devreye
giriyor ve aklıma “Erkek” geliyor.
“Erkek olsaydım ne olurdu, nasıl olurdu” diye düşünmeden
edemiyorum.
Evet, ben şu anda “Erkek olsaydım” konulu bir yazı yazmak
üzereyim…
Başlayalım:
Erkek olsaydım; klitorisin yerini 45 yaşıma kadar
öğrenemeyip, öğrendiğimin ertesi gününden itibaren kendimi Kazanova sanmaya
başlayabilirdim.
Ama ben bir kadınım ve ortalama bir zekâya sahip her kadın
gibi penisin ya da testislerin yerini en geç 12- 13 yaşımda öğrendim ve bu
bilgi bana kendimi “Ultra seksi, dayanılmaz, aşırı cazibeli bir kadın” gibi
hissettirmedi hiç.
Yazık bana!
Erkek olsaydım; kadınların da ölçü birimi diye bir kavramdan
haberlerinin olduğunu bilmezdim. Niyeyse akılları ermeye başladığı andan
itibaren ölçtükleri penisleri eğer küçükse, bunu kadınların da ilk bakışta
anlayabildiklerini hesaba katamazdım. Ve bu hesapsızlık bana gereksiz bir
özgüven verirdi.
Oysaki bir kadın olduğum için küçük penisine rağmen gereksiz
özgüvene sahip bir erkeğin “Dayanılmaz” olduğu yönündeki tavırlarına maruz
kalıyorum.
Kıyamam bana!
Erkek olsaydım; seviştiğim her kadının benimle evlenmek için
ölüp, bittiğini ya da benimle ciddi bir ilişki yaşamak istediğini sanırdım.
Seviştikten sonra hızla uzaklaşırdım yıkıcı cazibemle kadını kendime daha çok
bağlamayayım diye.
Ben zavallı bir kadın olarak; sevişmekten ve beraber vakit
geçirmekten başka bir şey beklemediğim adamların, benim onlarla 7/24 vakit
geçirmek istediğimi sanmaları gibi bir talihsizliğe sahibim.
Ölem ben!
Erkek olsaydım; bir kadını yatağa atmak için 1 sene uğraşıp,
bir kere yattıktan sonra da fellik fellik kaçardım. Çünkü “İki kere sevişirsek,
bu bir ilişkiye dönüşür” diye korkardım. “Ne de olsa her kadın bir ilişki ister”
şeklinde akıl dolu bir düşüncem olurdu.
Ama annem beni dişi cinsinden doğurduğu için ben “Lan acaba
bu herif geri zekâlı mı? Bir sene uğraştıktan sonra sadece bir kere sevişti.
Ben olsam beni iki kere daha götürürdüm” şeklinde bir düşünceye kapılıyorum ve
mantıklı hareketler bekliyorum.
Zavallı ben!
Erkek olsaydım; ön sevişmeyi kadının kulağını yalamaktan
ibaret zannederdim.
Ben ise kadın olmanın bana verdiği yetkiye dayanarak ön
sevişmelerde daha fazla alanla ilgilenmek durumundayım.
Ağır işçi ben!
Erkek olsaydım; bir gece önce, benim evimde seviştiğim
kadının mümkünse ben uyanmadan ya da en geç ben uyandıktan 15 dakika sonra evi
tahliye etmesini beklerdim. Zira biraz uzun kalırsa aramızda bir ilişki başlar
filan diye paniklerdim.
Ama maalesef ben bir kadınım ve evi tahliye etmeden önce
ağırdan almamın bir sebebi var. Evi çok hızlı terk edersem, yatakta ne kadar
kötü olduğunu düşündüğümü belli etmekten ve onu rencide etmekten korkuyorum.
Korkak ben!
Erkek olsaydım; seviştiğim bir kadınla rakı da içebileceğimi
bilemezdim. Hem sevişilip, hem rakı içilen kadının kendini “Sevgili” ilan
edeceğini sanırdım.
Ben sıradan bir kadın olarak; sevişmekten hoşlandığım adamın
aynı zamanda bir beyne de sahip olduğunu anlayabiliyorum ve onun da diğer
arkadaşlarım kadar konuşulabilme yetisine sahip olduğunu algılayabiliyorum.
“Neden adama sadece ‘Eskort’ muamelesi
yapayım ki” diyorum ve onunla rakının da dibine vurmak istiyorum.
Acınası ben!
Erkek olsaydım; kolay bir şekilde seviştiğim kadının,
“Fahişe” olduğunu ve onun her şeyi yapabileceğini düşünürdüm.
Kadın olduğum için kadınların bir erkekten hoşlandıkları
zaman taktik filan yapmadan, doğal bir şekilde beraber olduklarını, bunu fahişe
oldukları için değil de adamı beğendikleri için yaptıklarını ve fakat bunun, o
kadınların “Her şeyi” yaşayabilecekleri anlamına gelmediğini biliyorum.
Bilmiş ben!
Erkek olsaydım; çok fazla kadınla beraber olduğum için
kendimi “Çapkın” sanırdım.
Lakin ben bir kadınım ve çok fazla kadınla beraber olan ve
kolay yatağa atlayan erkeklerin “Çapkın” olduklarını düşünmüyorum. Sadece biraz
şey olduklarını düşünüyorum… Şey… Sümdük? Evet, sümdük olduklarını düşünüyorum.
Kötü ben!
Erkek olsaydım; 15 dakika önce biten ve gözümü kırpmadan
izlediğim maçın özetlerini izlerdim, sonra aynı maç hakkındaki çeşitli
pozisyonların tartışıldığı çeşitli programları izlerdim, sonra arkadaşlarımla o
pozisyonları tartışırdım. İçimde, o pozisyon hakkında çok konuşursam, pozisyonun
neticesi benim istediğim yönde değişecekmiş gibi iyi niyetli bir düşünce
olurdu.
Bildiğiniz gibi ben bir kadınım ve biten maçın “Davası
olmayacağını” biliyorum ve önümüzdeki maçlara bakıyorum…
Basit ben!
Erkek olsaydım; kadınların sadece göğüsleri, bacakları,
kalçaları, vajinaları var zannederdim ve hayat çok kolay olurdu.
Kadın olduğum için “Baktığın yerde sadece göğüslerim yok canım!
Bir de kalbim aynı yerde!” diyorum ve ben de karşımdaki adamı sadece
bir penis olarak görmüyorum.
Vizyonuma tüküreyim!
Evet, kadın olmanın bir zararını hiç görmedim ama erkeklik
de fena değilmiş…
Hatta erkek olmak çok daha güzelmiş gerçekten.
Herkes onlarla evlenmek istiyor. Onlar süper güçlü. Hepsi
yatakta şahaneler. Hepsininki “En büyük”. Herkes onlara âşık. “Merhaba”
dedikleri tüm kadınlar onlara hasta. İlişki yaşamamak için yaşayabilecekleri
güzel anlardan kaçacak kadar özverililer. Hepsi çok akıllı. Hepsi çok popüler.
Hiçbiri yaşlanmayacak. Özgürlük sadece onların tekelinde.
Neymiş de, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ymüş…
Kalsın annem, 8 Mart!
Tüm 8 Martlar erkeklerin olsun; siz bana bir erkeğin
özgüvenini verin ve dünyayı yerinden oynatayım ben…
Öperim hepinizi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder