Beraber
çıktığımız ilk akşam, el ele bir çorbacının önünden geçiyorduk. Arkadaşlarını
gördü çorbacıda. Hemen elimi bırakıp, onların yanına koştu. Onlarla üç, beş
sohbet eder ve yanıma döner diye bekledim biraz. Yani yarım saat filan bekledim
ama o, o arada kendisine de çorba siparişi verip, sohbete daldı. Sonra ben
biraz daha bekleyip, bir taksiye atlayarak evime döndüm.
Çok
kızdım önce. Yani sonuç itibarıyla beni bir çorbacının önünde unutmuştu ama ön
yargının ne kadar kötü bir şey olduğunu ertesi sabah anladım.
Ertesi
sabah konuşurken belli oldu her şey. Meğer beni unutmamış çorbacının önünde.
Meğer arkadaşlarıyla sohbeti ve çorbası bitince yanıma gelecekmiş. Sonuçta
arkadaşları tarafından çok sevilen ve adeta sosyal bir kelebek olan bir sevgili
bulmuş olmam onun hatası değildi. Ön yargım ve gereksiz kaprisim için özür
diledim hemen kendisinden. Bir kırk beş dakika daha bekleseydim sinirimi boşu
boşuna bozmamış olacaktım. Aceleciğim yüzünden misler gibi ilişkimi ta en
baştan bitirecektim neredeyse ama neyse ki sevgilim çok anlayışlı bir adam.
Evet,
benim de artık bir sevgilim var.
İlk
defa her şey muhteşem gidiyor. Dürüst, anlayışlı, sevimli, hafif çirkin, sosyal
anlamda aşırı aktif… Daha ne ister ki bir kadın zaten…
Her
şey inanılamayacak kadar iyi gidiyor…
Tek
bir sorunumuz var:
Fazla
seyahat ediyor. Yani sonuçta tüm o seyahatler iş için ama ben çok özlüyorum
onu.
Bulgaristan’a
gidiyor sürekli. Aslında bir insanın haftanın 4 gününü Bulgaristan’da
geçirmesini gerektirecek işin ne olduğunu tam olarak anlayamadım ama çok fazla
soru sorarak onu da germek istemiyorum. Nihayetinde ben anlayışlı bir kadınım.
Ve bir ilişkinin selametinin, kadının az konuşmasından geçtiğini öğrenecek
kadar tanıyorum bu hayatı.
Gerçi
bir kere kendimi tutamadım ve ona gereksiz bir soru sordum.
Bulgaristan’dan
dönüyordu. Beni o kadar özlemiş ki;
“Bir
buçuk saat sonra İstanbul’dayım, aşkım” diye mesaj attı bana Facebook
Messenger’dan.
İlk
etapta onun yollardan, bellerden bana mesaj atarak, geliyor olduğunu
müjdelemesi aşırı hoşuma gitti ve o mutlulukla mesajın altındaki parantezin
içine sığışmış olan “Kadıköy’den gönderildi” ibaresi çok dikkatimi çekmedi. Ama
bir süre sonra içimde yaşayan fesat Pınar ortaya çıktı ve “Kadıköy ne alaka
aşkım” yazdım kopasıca elimle.
Açıkladı.
Meğer
Bulgaristan’dan İstanbul’a Adapazar’ı üzerinden dönmüş! Dolayısıyla da
Adapazarı’ndan gelen birinin konum olarak Kadıköy’de görünmesi son derece
normaldi.
“Aaa
anladım aşkımmm” deyip, pis septikliğim için beni affetmesi için bir sürü dua
sıraladım içimden. Neyse ki olgun ve anlayışlı bir sevgilim var ve benim bu tür
huysuzluklarıma çok takılmıyor.
Onun
olgunluğu bana da yansıdı ayrıca…
Mesela
artık olgunlaşmış bir kadın olmasaydım, 14 Şubat’ta yaşadığımız krizi çok zor
atlatırdık bence…
Ne
mi oldu?
Çok
büyük bir yanlış anlamanın eşiğinden kıl payı döndük.
Sevgilim
13 Şubat’ta iş için Bulgaristan’a gitti ve beni çok sevdiği için de tam Edirne
sınırından geçerken beni arayarak, sınırdan geçtiğini, onu merak etmememi
söyledi.
14
Şubat’ta da sevgilisi iş için Bulgaristan’da olan her kadının yapacağı gibi
evde oturdum. Evde oturan her insanın yapacağı gibi de sosyal medyaya dadandım.
Instagram
bela bir site, ben size söyleyeyim. Nerdeyse ayrılıyorduk Instagram yüzünden.
Instagram’da dolanırken, İzmir’de yaşayan bir arkadaşımın bir bardan paylaştığı
selfieye gözüm takıldı. Aslında gözümün takıldığı şey, arkadaşımın selfiesi
değildi. Arkadaşımın oturduğu masanın arkasındaki masada oturan monttu.
Sevgilimin montu. Gördüğüm andan beri hiç sevmediğim o gri mont!
Sevgilim
Bulgaristan’da olduğu için selfienin sahibi arkadaşımın da İzmir’den
Bulgaristan’a tatile gittiğine kanaat getirdim haliyle ve o arkadaşımı aradım.
“Şekerim
tatilde misin sen?” dedim
“Yoo
İzmir’deyim” dedi.
Çok
bozuldum. Yani Bulgaristan’a tatile gittiğini benden saklaması son derece
saçmaydı sonuçta.
“Uğur
yalan söyleme. Sen Bulgaristan’dasın” dedim.
Ama
Uğur öyle inatçı ve yalancı ki;
“Hayır
Pınar, İzmir’deyim. Alsancak’ta bir bardayım” diye devam etti yalanına.
“Bak
Uğur, Bulgaristan’da olduğunu biliyorum çünkü sevgilim de orada ve şu anda aynı
mekândasınız. Arka masandaki gri montlu adam benim sevgilim” dedim
Allah
kimseyi çirkin huyla cezalandırmasın ama Uğur’u cezalandırmış. Çünkü sırf
benden Bulgaristan’da olduğunu saklamak için tüm pişkinliğiyle:
“Pınar
ben İzmir’deyim ve galiba yalan söyleyen sevgilin. Çünkü o da İzmir’de ve
yanında 3 tane kız var” dedi. Kapatıverdim yüzüne telefonu. Daha da konuşmadım
ve konuşmam da… Saçma sapan bir yalan uğruna sevgilime iftira atan bir
arkadaşla işim olmaz benim. Sevgilime bahsetmedim bile bu saçmalıktan. Neyse ki
olgun ve akıllı bir kadınım da sevgilime “Yoksa sen İzmir’de misin” diye
sormadım bile.
Döndü
Bulgaristan’dan. Yani yine çok sık gidip, geliyor ama keyfi için gitmiyor ki
adamcağız. İş sonuçta bu. N’apsın?
Çok
mutluyuz.
Canım
benim ya…
Sürekli
hastalanıyor bu aralar ve hastalandığında gidip, babasının evinde kalıyor 1- 2
gün ama biz mesajlaşmaya devam ediyoruz o aralarda da. Babası Bayrampaşa’da
oturuyor ve mesaj konumları genelde Asmalımescit’te filan oluyor ama sanırım
telefonunun konum ayarlarında bir sorun var. Çok tatlı.
Çok
mutluyum…
Doğru,
dürüst, beni seven ve bana değer veren bir sevgilim var benim..
Umarım
daha çok uzun zaman devam eder…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder