29 Nisan 2015 Çarşamba

90-60-90-45* - 2


Beraber çıktığımız ilk akşam, el ele bir çorbacının önünden geçiyorduk. Arkadaşlarını gördü çorbacıda. Hemen elimi bırakıp, onların yanına koştu. Onlarla üç, beş sohbet eder ve yanıma döner diye bekledim biraz. Yani yarım saat filan bekledim ama o, o arada kendisine de çorba siparişi verip, sohbete daldı. Sonra ben biraz daha bekleyip, bir taksiye atlayarak evime döndüm.

Çok kızdım önce. Yani sonuç itibarıyla beni bir çorbacının önünde unutmuştu ama ön yargının ne kadar kötü bir şey olduğunu ertesi sabah anladım.

Ertesi sabah konuşurken belli oldu her şey. Meğer beni unutmamış çorbacının önünde. Meğer arkadaşlarıyla sohbeti ve çorbası bitince yanıma gelecekmiş. Sonuçta arkadaşları tarafından çok sevilen ve adeta sosyal bir kelebek olan bir sevgili bulmuş olmam onun hatası değildi. Ön yargım ve gereksiz kaprisim için özür diledim hemen kendisinden. Bir kırk beş dakika daha bekleseydim sinirimi boşu boşuna bozmamış olacaktım. Aceleciğim yüzünden misler gibi ilişkimi ta en baştan bitirecektim neredeyse ama neyse ki sevgilim çok anlayışlı bir adam.

Evet, benim de artık bir sevgilim var.

İlk defa her şey muhteşem gidiyor. Dürüst, anlayışlı, sevimli, hafif çirkin, sosyal anlamda aşırı aktif… Daha ne ister ki bir kadın zaten…

Her şey inanılamayacak kadar iyi gidiyor…

Tek bir sorunumuz var:

Fazla seyahat ediyor. Yani sonuçta tüm o seyahatler iş için ama ben çok özlüyorum onu.

Bulgaristan’a gidiyor sürekli. Aslında bir insanın haftanın 4 gününü Bulgaristan’da geçirmesini gerektirecek işin ne olduğunu tam olarak anlayamadım ama çok fazla soru sorarak onu da germek istemiyorum. Nihayetinde ben anlayışlı bir kadınım. Ve bir ilişkinin selametinin, kadının az konuşmasından geçtiğini öğrenecek kadar tanıyorum bu hayatı.

Gerçi bir kere kendimi tutamadım ve ona gereksiz bir soru sordum.

Bulgaristan’dan dönüyordu. Beni o kadar özlemiş ki;

“Bir buçuk saat sonra İstanbul’dayım, aşkım” diye mesaj attı bana Facebook Messenger’dan.

İlk etapta onun yollardan, bellerden bana mesaj atarak, geliyor olduğunu müjdelemesi aşırı hoşuma gitti ve o mutlulukla mesajın altındaki parantezin içine sığışmış olan “Kadıköy’den gönderildi” ibaresi çok dikkatimi çekmedi. Ama bir süre sonra içimde yaşayan fesat Pınar ortaya çıktı ve “Kadıköy ne alaka aşkım” yazdım kopasıca elimle.

Açıkladı.

Meğer Bulgaristan’dan İstanbul’a Adapazar’ı üzerinden dönmüş! Dolayısıyla da Adapazarı’ndan gelen birinin konum olarak Kadıköy’de görünmesi son derece normaldi.

“Aaa anladım aşkımmm” deyip, pis septikliğim için beni affetmesi için bir sürü dua sıraladım içimden. Neyse ki olgun ve anlayışlı bir sevgilim var ve benim bu tür huysuzluklarıma çok takılmıyor.

Onun olgunluğu bana da yansıdı ayrıca…

Mesela artık olgunlaşmış bir kadın olmasaydım, 14 Şubat’ta yaşadığımız krizi çok zor atlatırdık bence…

Ne mi oldu?

Çok büyük bir yanlış anlamanın eşiğinden kıl payı döndük.

Sevgilim 13 Şubat’ta iş için Bulgaristan’a gitti ve beni çok sevdiği için de tam Edirne sınırından geçerken beni arayarak, sınırdan geçtiğini, onu merak etmememi söyledi.

14 Şubat’ta da sevgilisi iş için Bulgaristan’da olan her kadının yapacağı gibi evde oturdum. Evde oturan her insanın yapacağı gibi de sosyal medyaya dadandım.

Instagram bela bir site, ben size söyleyeyim. Nerdeyse ayrılıyorduk Instagram yüzünden. Instagram’da dolanırken, İzmir’de yaşayan bir arkadaşımın bir bardan paylaştığı selfieye gözüm takıldı. Aslında gözümün takıldığı şey, arkadaşımın selfiesi değildi. Arkadaşımın oturduğu masanın arkasındaki masada oturan monttu. Sevgilimin montu. Gördüğüm andan beri hiç sevmediğim o gri mont!

Sevgilim Bulgaristan’da olduğu için selfienin sahibi arkadaşımın da İzmir’den Bulgaristan’a tatile gittiğine kanaat getirdim haliyle ve o arkadaşımı aradım.

“Şekerim tatilde misin sen?” dedim

“Yoo İzmir’deyim” dedi.

Çok bozuldum. Yani Bulgaristan’a tatile gittiğini benden saklaması son derece saçmaydı sonuçta.

“Uğur yalan söyleme. Sen Bulgaristan’dasın” dedim.

Ama Uğur öyle inatçı ve yalancı ki;

“Hayır Pınar, İzmir’deyim. Alsancak’ta bir bardayım” diye devam etti yalanına.

“Bak Uğur, Bulgaristan’da olduğunu biliyorum çünkü sevgilim de orada ve şu anda aynı mekândasınız. Arka masandaki gri montlu adam benim sevgilim” dedim

Allah kimseyi çirkin huyla cezalandırmasın ama Uğur’u cezalandırmış. Çünkü sırf benden Bulgaristan’da olduğunu saklamak için tüm pişkinliğiyle:

“Pınar ben İzmir’deyim ve galiba yalan söyleyen sevgilin. Çünkü o da İzmir’de ve yanında 3 tane kız var” dedi. Kapatıverdim yüzüne telefonu. Daha da konuşmadım ve konuşmam da… Saçma sapan bir yalan uğruna sevgilime iftira atan bir arkadaşla işim olmaz benim. Sevgilime bahsetmedim bile bu saçmalıktan. Neyse ki olgun ve akıllı bir kadınım da sevgilime “Yoksa sen İzmir’de misin” diye sormadım bile.

Döndü Bulgaristan’dan. Yani yine çok sık gidip, geliyor ama keyfi için gitmiyor ki adamcağız. İş sonuçta bu. N’apsın?

Çok mutluyuz.

Canım benim ya…

Sürekli hastalanıyor bu aralar ve hastalandığında gidip, babasının evinde kalıyor 1- 2 gün ama biz mesajlaşmaya devam ediyoruz o aralarda da. Babası Bayrampaşa’da oturuyor ve mesaj konumları genelde Asmalımescit’te filan oluyor ama sanırım telefonunun konum ayarlarında bir sorun var. Çok tatlı.

Çok mutluyum…

Doğru, dürüst, beni seven ve bana değer veren bir sevgilim var benim..

Umarım daha çok uzun zaman devam eder…

 
(*:IQ)

Hiç yorum yok: