16 Mart 2010 Salı

Yiğidin İyisine Deli Derler...

Ne demek deli? Bizden farklı olan, daha özgür davranabilen; empati kuramamakla beraber müthiş bir sempati oluşturabilen; kıyas-mukayese yeteneği pek olmayan hatta belki de hiç olmayan; şuursuzluk derecesinde tuhaf davranışlar sergileyen ve akıl-mantık ikilisini asla bir araya getirmeyen kişilere deli diyoruz. Bu asla bilimsel bir açıklama değil. Sadece, bizlerin onlar için yaptığı yorumlardan oluşan bir açıklama. Peki, biz kimiz? Çok mu normaliz? Ya da normal ne demek? İlk deli nasıl keşfedildi? Belki adam çok normaldi de diğerleri deliydi ama adam tek normal olduğu için ona deli dediler. Olamaz mı?
Ayrıca diyelim ki gerçekten biz normaliz, deli dediklerimiz anormal... Ama onlar bizden daha mutlu yaşamıyorlar mı sizce de? Ben şahsen %50, %50 iki tarafta da yaşayan bir insan olarak deli gibi davrandığım zaman daha mutlu oluyorum. Bir kere kimse deli olduğum zamanlarda bana neyi, niye yaptığımı sormuyor. Muhtemelen içinden ‘’Delidir, ne yapsa yeridir’’ diyip görmezden geliyor. Anormal kısmımı yaşarken daha bir özgür davranıyorum. Bu özgürlüğü kimisi deliliğin sınır tanımamasına bağlarken, sınırlarını aşamayan bir kısım da gıptayla izlerler. Belki de cesurluktan doğan bir davranış şeklidir delilik.
 ‘’Yiğidin iyisine deli derler’’ diyen Mevlana Celaleddin Rumi’nin kastettiği bu anlama mı geliyor acaba?
Bazısı da vardır damarına basıldığı taktirde nükseden bir deliliğe sahiptir. Aslında onlar belki de en tehlikeli olanlardır. Çünkü neyin, ne zaman nüksedeceğini bilemezsiniz. Ama işte en başından beri söylemek istediğim burada da karşımıza çıkıyor. Ya nükseden şey normallikse de aslında rutin davranışları anormalse?
Hem niye elin adamına deli diyoruz? Onlar deliyse biz akıllıyız. Onlar bize ‘’Aaa akıllıya bak’’ diyorlar mı? Kaldı ki onlara göre tuhaf olan da biziz.
Bir de şöyle bir gerçek var. Herkes delinin söyleyebileceği şeylerden korkar. Çünkü, deli dediğimiz adam özgür olduğu için ve bizlerden daha farklı gerçekleri görebildiği için her zaman için biz normallerin, duymaktan çekindiği şeyleri tak tak söyleyip geçer. Ve bu gerçekler bizi korkutur. Ben şahsen normal kısmımdayken, bir deli gelip de bana duymak istemediğim bir gerçeği söyleyecek diye çok korkarım. Peki o zaman bu insanlar gerçeklere bizden daha yakınsa hayal aleminde yaşayan biz olmuyor muyuz? Uçuk kaçık saçmalıklara sığınıp, bahaneler bulan biz değil miyiz?

Benim için bu yazıyı yazmak çift taraflı görüşleri sergilemek gibi bir şey oldu. Her iki Pınar da fikirlerini söylüyor delilik hakkında. Toplumun sevdiği, toplumun beklediği davranışları sergileyen normal Pınar’la; içinden geldiği davranan hatta belki de içinden gelmese bile davranışlar sergileyen Pınar iç içe geçmiş bir şekilde deliliği yorumlarken iki taraf da fikirlerini sunmuş oluyor.
Ben açıkçası deli olan Pınar’ı daha çok seviyorum. Çünkü deli olan Pınar, özgür ve hiçbir şeyden çekinmiyor. Ve şüphesiz daha başarılı. Sopasını sadece kendisinden daha deli birini görünce saklıyor. Normal Pınar biraz rol yapıyor. Normal olmaya zorluyor kendini. Ve sanki herkes bunu yapıyormuş gibi geliyor bana. Eğer gerçekten hepimiz kendimizi normal olmaya zorluyorsak, belki de normal olduğumuzu zannettiğimiz zamanlarda anormal davranıyoruzdur.
Bırakın, rahat olun, deli dediğiniz adamların arasına karışın. Kendinizi anlamını tam olarak da bilmediğiniz normallik için zorlamayın. Unutmayın kimin deli, kimin akıllı olduğu kesinlikle feza’nın sınırları kadar muamma.
Herkese sınırlı da olsa özgürlükler diliyorum.