20 Şubat 2010 Cumartesi

KAPKARE DÜNYA

Herhangi bir konuda bilimsel açıklamalarla yetinmeyen bir insanı o konuya ikna etmek biraz zor olabilir. İstediğiniz kadar bilimsel veri gösterin, elinizde var olan bütün fotoğrafları, dokümanları önüne koyun o, ikna olamayacaksa olmaz.
Hatta sonunda sizi de savunduğunuz konudan şüphe edecek noktaya getirebilir. O yüzden karşınızda zır cahil bir kişilik varsa, inatlaşmayın. Bir vatandaş olarak üstünüze düşeni yapın, inanmıyorsa direnmeyin.
Şahsen ben bu hatayı yaptım ve artık içimde dünyanın yuvarlaklığı ile ilgili bazı şüpheler oluştu. Bugün, ufak yeğenimle konuşmaya başladığımda küçük, yuvarlak dünyam çok güzeldi. Ama artık benim küçük yuvarlak dünyam sanki daha köşeli ve düz, hani dikdörtgen bile diyebilirim.
5 yaşında çocuk beni, yaptığı benzetmelerle dünyanın yuvarlak olamayacağına ikna etti. Her şey televizyonda bir film seyrederken başladı. Ekrana uzun uzun bakan yeğenim, ‘’ Bir de dünyaya yuvarlak derler. Neresi yuvarlak? Baksana dümdüz’’ dedi ve koşarak gidip yerde duran topunu salladı gözümün önünde ve ‘’İşte yuvarlak dediğin böyle olur’’ dedi.
Sanıyorum hata buradan sonra başladı. Ona bakıp, ‘’Hayatım dünya yuvarlak, istersen sana dünyanın uzaydan çekilmiş fotoğraflarını göstereyim’’ dediğimde, bana, güney yarım kürede kalan insanların(onun diliyle altta kalan insanların) nasıl baş aşağı durabildiklerini, suların nasıl dökülmediğini(burada sulardan kasıt, denizler, okyanuslar, göller vs.), eğimli kısımda kalanların hep tırmanmak zorunda kalıp kalmadıklarını sordu arka arkaya. Aslında bunu merak ettiği için sormuyordu. Bana dünyanın yuvarlak olmadığını kanıtlamaya çalışıyordu.
En sonunda da ’’Hamam böceği miyiz de biz yuvarlak yerde düşmeden yürüyelim’’ dediği zaman, artık tükenmiş olan nefesimle, ona yer çekiminden bahsetmeyi bıraktım ve onun dünyasını kabullendim.
Ne kadar zor bir şey bir insanı ikna etmek hele ki ikna edeceğiniz kişi bu şekilde kendi dünyasını yaratmış bir çocuksa daha da zor. Ona nasıl yaklaşacağınızı, onu gerçeğe nasıl ikna edeceğinizi bilmeniz lazım. Onun küçücük aklında yer edecek herhangi bir yanlışlığa izin vermemenin öğretici yolunu bulmuş olmanız gerekir. Burada da anne-babalara ve öğretmenlere büyük görev düşüyor.
Ama ikna etmeye çalıştığınız kişi ya çocuk değilse? Ya kocaman, zaten o konuda sabit fikrini oluşturmuş bir adamsa? İşte o zaman ilk bahsettiğim noktaya dönmeniz gerekiyor. Israr etmeyin.
’Ya kardeşim ben eminim pamuktan da uçak yapılabileceğine. Madem bir kilo pamukla bir kilo demir eşit, o zaman pamuktan uçak da yapılır, gemi de’’
Hadi ikna et koca adamı. İstediğin kadar ikna etmeye çalış. O inanmış bir kere. Doğru bir mantıkla yola çıkmış, deli saçması bir fikirle kucaklaşmış. Orada yapmanız gereken en doğru şey onu bu konuda desteklemek olabilir.
Verin eline 20 kilo pamuk çalışmaya başlasın. Yanıldığını kendi anlasın. Başka türlü yer etmiş bir fikirden uzaklaştırmak çok zor bir insanı. Deneme- yanılma yöntemi en garantilisi.
İnsanları çocukken doğruyla, gerçekle tanıştırmak lazım. Eğer geç kalındıysa da yeni ve doğru bilgiyi tecrübeyle sabitlemekte fayda var. Ateşin onu yakmayacağını çünkü insanüstü olduğunu zanneden birine yapılabilecek en büyük iyilik, onun parmağını çakmağın küçük aleviyle bir araya getirmektir. Parmağının hafif bir şekilde yanması onun ilerde ateş yutmasını ya da bir alev çemberinin içinden geçmesini önler.

Herkese akıllı, güzel, şaşkınlıktan uzak, huzurlu ve yuvarlak bir dünya diliyorum.
Herkese karpuz kabuğundan yaptıkları gemileri serin sularda yüzdürebilecekleri keyifli bir haftasonu temenni ediyorum. Ama o geminin asla pamuktan olmayacağını unutmamakta fayda var...

1 yorum:

Bilal Safer CAN dedi ki...

Mükemmel birşey herkesin okumasını tavsiye ederim sosyal ağımda da paylaşacağım :D