22 Temmuz 2010 Perşembe

MASAL GÜNLÜKLERİ- 1

Abarttığımı ya da uydurduğumu düşüneceksiniz ama alakası yok!
Aşağıda okuyacaklarınızın hepsi gerçek!
Sizin yıllarca yerlere, göklere sığdıramadığınız masal kahramanlarının günlüklerini buldum.

Ne Pollyanna, ne Heidi, ne de Pamuk Prenses sizin düşündüğünüz insanlar değiller. Hiç biri değil! Ben de değilim bu arada ama benim konuyla alakam yok!

Neyse; Külkedisi bile bambaşka biri çıktı. Elimde belgeler olmasaydı bu kadar net konuşmazdım ama bir şekilde elime bu kızların günlükleri geçti ve bunları sizlerle buluşturmak benim boynumun borcu!

İşte dağlar kızı, al yanaklı Heidi’nin günlüğü ile başlıyoruz:

Sevgili Günlük;
Teyzem olacak kadın beni bu suratsız ihtiyarla bu dağın başında bırakıp gittiğinden beri sıkıntıdan patlıyorum. Açık hava, bol gıda yaşıyoruz. Zaten yanaklarım doğuştan kıpkırmızıydı bu açık havada daha bir beter oldular. Adamın ağzından lafı cımbızla alıyorsun. Bir de başıma şu Peter denilen gevezeyi sardı, kurtulabilene aşk olsun. Çocuk keçilerle geze geze keçi gibi olmuş. Alacağın olsun teyze…

N’aber Günlük;
Sanırım bu dağdan, keçi çobanı geveze Peter’ dan, suratsız büyükbabamdan ve Peter’ın dişsiz, kör büyükannesinden kurtuluyorum. Beni bacakları tutmayan bir kızın yanına büyük şehre yollayacaklarmış. Yırttık len günlük!

Sevgili Günlük;
Dağdan kaçtık diye sevinirken şimdi de beni bu koca şehirde, depresif bir sakat kızla arkadaşlık yapmam için soğuk bir eve kapattılar. Hele bir de mürebbiyesi var ki evlere şenlik. Herkes birbiriyle kibar kibar konuşuyor. ‘’Evet, efendim; sepet efendim’’ tarzında bir yapaylık gidiyor ki sorma. Ben burada biraz daha kalırsam kafayı yerim. Bu arada yanaklarım hala kıpkırmızı.

Sevgili Günlük;
Peter’dan mektup aldım. Dişsiz büyükannesi benden beyaz ekmek istiyormuş. Bu aile ne zaman düşecek benim yakamdan???

Sevgili Günlük;
Yarın büyükbabamın yanına dönüyorum. Biraz zor oldu bu dönüşü ayarlamam ama hallettim. Biraz uyurgezer numarası, bir iki çatıya, bacaya tırmanma girişimi olayı çözdü. Yanaklarıma mürebbiyenin fondöten denilen şeyinden sürdüm biraz kırmızı yuvarlaklar gitsin diye ama kadın çok beyaz tenli olduğundan benim tenime uymadı.

Sevgili Günlük;
Dağa döndüm. Peter önümde, arkamda keçi gibi zıplıyor. Ben yokken daha bir sevimsiz olmuş ama mecbur katlanacağız. Kötü haberse şu: Clara denilen kızı da açık hava iyi gelir diye peşimden buraya yolladılar! Hem onu ve hem de büyükannesini. Soldan soldan geliyorlar. Kimsesizler yurduna bıraksalar beni daha bir mutlu olacağım. Neyse…

Sevgili Günlük;
Bugün büyükbabam yüzünden mıymıntı Clara ve zıpzıp Peter’la beraber pikniğe gittik ki aslında bence hiç gerek yoktu. Çünkü zaten piknik alanı gibi bir yerde yaşıyoruz. Ama büyükbabamın antikalığı tuttuğu için gitmek zorunda kaldım. Peter bir ara bir böceğin peşinden sevinç çığlıkları atarak koştururken, Clara’yı uçurumdan yuvarlamak zorunda kaldım. Yanlışlıkla! Ama Clara’ya bir mucize oldu ve kız yürümeye başladı. Yanaklarım hala kırmızı!

Sevgili Günlük;
Evin önünde oturup zıp zıp zıplayan Peter ve Clara’yı seyrediyorum. Birken iki oldular! Yandaki masada da büyükbabam, Peter’ın dişsiz büyükannesi ve Clara’nın büyükannesi beyaz ekmek yiyorlar. Allah’ım sen bana sabır ver. Bu arada sanırım büyükbabam, Clara’nın büyükannesine âşık oldu. Yani en azından asılıyor. Kadın zengin tabii! Yanaklarım hala kırmızı.

İşte, günlükten aldığım ve ilginizi çekebileceğini düşündüğüm bazı detayları sizinle paylaştım. Ne de güzel kandırmış bizi sevimli kız ayaklarında…

Hey gidi Heidi hey!!!

Çok yakında Pollyanna’nın gizli günlüğünü de deşifre edeceğim…

Hiç yorum yok: