23 Ocak 2010 Cumartesi

GLOBAL TV ELEŞTİRMENİ

Devlete bağlı çalışmak istiyorum. Şöyle şık bir ofis versinler bana…Bir LCD TV, DVD sistemi, her ülkenin kanallarını izleyebileceğim bir sistem, saatleri çakıştığı için kaçıracağım dizilerin acilen tarafıma gönderilecek dizi-DVD arşivi…Tek başıma çalışırım. Mini bir buz...dolabı ve sıcak su sağlanırsa istersem nescafe içerim istemezsem de soğuk bir meşrubatla idare ederim(meşrubat yazdığıma inanamıyorum, ilginç oldu, neyse)Görev tanımım mı ne olacak? Uganda’dan tutun da dünya üzerindeki her ülkede yayınlanan dizilerden nem kapmak olacak benim yüce görevim. Diyelim ki Lüksemburg dediğimiz küçük ve şirin ülkede bir dizi yayınlandı ve görevim gereği onu izlerken, benim asabım bozuldu, feci alındım bazı sahnelere, soyuma hakaret saydım. Hemen yetkili mercilere rapor edeceğim. Onlar da nota verecekler, televizyon dizisinin arkasına sığınıp, ukalalık yapan ülkeye. Hep bir kriz ortamı hazırda bekliyor olacak. Şeytan azapta gerek misali. Herkes ayağını denk alacak. Ayağını denk almayan ülkenin de muhatabımız olan yetkilisini çağırıp, hasır tabureye oturtacağız. Böylece onların da gururları kırılmış olacak ki bize bir televizyon dizisi aracılığı ile ahkam kesmemeleri gerektiğini öğrenecekler. Meclisin gündem maddeleri Nijerya TV’sinde yayınlanan Selena benzeri dizinin yaptığı terbiyesizlik filan olacak. Nijerya ne olduğunu anlamaya çalışırken, biz savaş baltalarımızı havada sallamaya başlamış olacağız bile. Nijerya’dan çok şüphelenmiyorum aslında ben. Beni asıl işkillendiren Lüksemburg niyeyse…Karıncalar gibi düşünüyorum Lüksemburg için de.Küçük, sevimli, iyi gibi görünen ama içten içe sinsi. Bana öyle geliyor ama emin olamayız tabii ki tanımadan. Neyse, sonuç itibarıyla ben bu göreve talibim. Dışişleri Bakanlığı’na bağlı olmam gerekiyor sanırım. Teklif benden. Israr etmem ama sadece talibim. Karınca dedik ya yukarıda aklıma geldi. Aslında sadece ben karınca dedim siz de okudunuz. Yani hep beraber ‘’karınca’’ dediğimiz filan yok. Neyse, karınca dediğimde aklıma geldi de ben evde karıncayiyen beslemeliyim. Bunu daha önce düşünmüştüm aslında ama tam oturtamamıştım kafamda. Şimdi tam şekillendi neyi, nasıl yapacağım. Bu karınca dediğimiz sefil, hırsız, obsesif böcekler yazın ortaya çıkıyorlar ya ben karıncayiyen’i şimdiden alayım. Yaza kadar birbirimize alışırız. Eğitirim onu. ‘’Tut Karınyiyen’’ dediğimde yerde ip gibi dizilmiş, mutfağımı soyan karıncaları yalayıp, yutmayı öğretirim. Adını ‘’karıncayiyen’’ koyarım. Zaten yeterince değişik. İşte böyle bir fikrim de var. Hayat planım hazır kısacası. Yapacağım işi seçtim! Hayvan beslemek rahatlatıyormuş dediler ve ben de buna saygı duydum. Hayvanımı da seçtim. Yolun yarısı gelmeden vizyonumu geliştirdim, hayattan ne beklediğimi biliyorum. Kendimi tanıyorum. Daha ne bekleyebilirim ki? Az önce SUPERNATUREL’ın 3.sezonunu izledim. Sanki bize laf çakmışlar gibi geldi bana ama alt yazıyı açmayı unutmuştum tam da anlayamamış olabilirim. Tekrar seyredeyim de ona göre çemkiririm.

Hiç yorum yok: