20 Nisan 2010 Salı

TÜRKLER İÇİN DOĞAL ÖLÜM YOLLARI

Şüphesiz ki; zeki, akıllı ve kurnaz bir milletiz.
Ama ben trafikte, doğal yaşamda ve özel günlerde bu kıvrak zekâmızın nereye gittiğini çok merak ediyorum.


Bir ülke, her yıl trafik kazalarında aldığı zararla dünya birincisi olabiliyorsa; artık durup, düşünmenin zamanı gelmiş de geçiyor olmalıdır. Bunda karmaşık olan nedir ben anlayamadım. Trafik kurallarına uymazsanız ya sizin ya da karşınızdakinin canının yanacağı kaçınılmaz bir gerçekse ne diye bu kurallar ihlal ediliyor? ‘’Bana bir şey olmaz’’ mantığı daha ne kadar can almaya devam edecek diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

Sanki bir savaş halindeymişiz gibi sürekli zayiat veriyoruz ve bu günlük yaşantımızın devamı haline geldi. Tamam, hadi bunu kabul edelim. Türk İnsanı trafik kazasında ölür diye bir teori geliştirelim. Doğarlar, büyürler ve günü gelince bir trafik kazasında yaşamlarını noktalandırırlar.

Utanç verici ama bunu şimdilik bu şekilde kabul edelim diyeceğim ama bu sistemi de bozan şeyler var. Millet olarak ‘’özel günler’’ kutlamaya karşı büyük ilgi duyuyoruz ve bu yaşam standartlarımızı değiştiriyor. Ben de diğer vatandaşlar gibi trafik kazasına kurban gitmeyi beklerken ‘’Dünya Sigarayı Bırakma Günü’’nü kutlayan bir arkadaşımızın serseri kurşununa hedef oluyorum. Hay Allah! Hâlbuki ben çok hazırdım trafik kazasında ölmeye ya da arkadaşlarımla girdiğim ‘’suyun altında kim daha fazla nefessiz kalacak’’ iddiasında yaşamla vedalaşmaya. Nereden çıktı şimdi bu kendini bilmez kurşun diye düşünürken; gözüm açık gidiyorum doğal olarak. Adamın da bir suçu yok. O adamcağız erkekliğini ve insanlığını tescillemek amacıyla sevincini belli etmenin yolu olarak sağa, sola kurşun sıkmayı uygun görmüştür. Tamamen, kurşunun serseriliğinden, kopukluğundan kaynaklanıyor her şey!

Buradan çıkan sonuçlar ortada. Bizler için doğal ölümler aşağıda sıralanıyor:
—Trafik kazaları(Çünkü trafik kazaları sadece masallarda yaşanır sanıyoruz)
—Gereksiz ve saçma iddialar(Çünkü biz kendimizi doğaüstü varlıklar sanıyoruz)
—Serseri kurşunlar(Çünkü özel günler kurşun sıkmadan kutlanmaz)

Bu hicap verici sonuç neyin neticesi diye düşünüp duruyorum günlerdir. Cahillik yani eğitimsizlik en önemli neden olabilir. Ama burada yanlış anlaşılmaması gereken nokta cahilliğin okumuş olmakla ortadan kalkmayacağıdır. Öyle olacak olsa üniversite öğrencisi gençler yollarda sapır, sapır kaza yapmazlardı.

Bunun illa ki başka bir açıklaması vardır. Bizlerin kendimizi 1000 aslan gücünde ve ölümsüz zannetmemizle yakın ilişkisi olduğu ortada. Yoksa normal düşünce yetisine sahip hiçbir insan evladı bir şişe rakıda yüzdükten sonra direksiyon başına geçmezdi.
Etrafında yüzlerce insan olan herhangi bir canlı deli gibi sağa sola ateş etmezdi.

Ya düşündüğümüz kadar doğru kullanamıyoruz aklımızı ya da bize verilen akıllar yanlış. Televizyonun etkisi tartışılmaz. Herkes birer ‘’Polat Alemdar’’ edasıyla keskin bakışlar atarak dolanıyorsa etrafta bilin ki hepimiz bir ‘’Truman Show’’a dâhil olmuşuzdur. Ama be kardeşim niye Miroğlu’nu örnek alıyorsun da; televizyonda yayınlanan genel kültür programlarından bir nebze bir pay çıkartmıyorsun kendine?
Eğitim kalitemize, eğitmen kalitemize, toplum önünde olan insanların duruşlarına biraz dikkat edilmesinin vakti geldi. Geldi, gelmesine de zaten amaç bu muydu; amaç donuk ve düşünme yeteneğinden yoksun bir millet yaratmak mıydı diye düşününce de insan kimden, neyi düzeltmesini isteyeceğini bilemiyor!

Bizler de Lüksemburglular gibi yaşlanınca, ecelimiz geldiği için normal yolla ölmeyi hak eden bir toplumuz diye düşünüyorum ve bundan sonra hayatımızın fantastik bir film tadında değil de doğallıklar için de olmasını umuyorum.

Sağlıklı, trafik canavarlarından, serseri kurşunlardan ve ölümle sonuçlanan şakalardan uzak bir hayat diliyorum...

Hiç yorum yok: